Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

22 Nis 2015

Hastalıkları İlaçsız Atlatmak Mümkün mü?


İlaçları sevmiyorum ve çok gerekmedikçe de kullanmıyorum. Daha öncede bu meseleye değinmiştim. 


Ömer çağan 18 aylık küçük soğuk algınlıkları geçirdi,ateşi çıktı ama ilaçsız atlattı. Sadece ateşin çok yükselmesine izin vermiyorum onun dışında soğuk algınlığı,grip ilacı yada antibiyotik kullanmıyoruz. Doktorumuz da bu konuda çok hassas ve gerçekten gerekli değilse ilaç vermez. Çocuğun kendi başına atlatmasına ve bağışıklığını güçlendirmesine müsade eder.



Neden ilaç kullanımına karşıyım?

Öncelikle söylemek istiyorum ki ben ilaçlara tü-kaka diyenlerden değilim. İlaçların kimyasal mucizeler olduklarını ve insan hayatını da uzattıklarını düşünüyorum. Ama zorunlu olduğu zamanlar kullanılmalılar ki, gerektiğinde bünyeye etki etsinler. 


"Antibiyotiğe karşı oluşan bağışıklık, ilaç artık bakterilere karşı işe yaramamaya başladığında ortaya çıkar. 

Bu gibi rahatsızlıklarda tedavi zorlaşıriyileşme süresi uzar ve daha uzun ve pahalı tedavilere 
başvurmanız gerekebilir. Hatta öyle ki bazı enfeksiyonlar ölüme kadar götürebilir.Uzmanlar bakterilerin 
bağışıklık gösteremeyeceği antibiyotikler oluşturmaya çalışsa da bu organizmalar yeni antibiyotiklere 
çabuk adapte olabilirler. Örneğin MRSA adlı bir bakteri bir zamanlar sadece hastanedeki hastaları 
etkilemekteydi, fakat bu bakterinin ilaca bağışıklık kazanan yeni bir formu artık tüm insanlarda 
enfeksiyo oluşturabilmekte."(http://www.ilacpedia.com/makale/antibiyotikler-yanlis-kullanimi-sizi-ve-cevrenizdekileri-riske-sokar). 

Özellikle çocuğun ilk hastalıklarında ilaç kullanımının bağışıklık gelişimini olumlu ya da olumsuz 

yönde etkileyebileceğine de inanıyorum. Şöyle izah edeyim: Bebek hasta oluyor. Onu hasta görmekten 
tedirgin olan yetişkinler kaptıkları gibi soluğu doktorda alıyor. Doktor elbette biliyor ki viral bir 
hastalığı ilaçla iyileştirmek mümkün değil. Hani "ilaçla bir haftada, ilaçsız yedi günde geçer" derler, o hesap. 
Ama panik içinde kucağında ateşi olan ve öksüren, burnu akan, huzursuz, yemek yemek istemeyen vs bebeği 
ile gelen aileye  "Yapacak bir şey yok, eve gidip hastalığın bitmesini bekleyin" diyen hiçbir doktor 
Türkiye'de iş yapamaz. Hem hasta kaybeder, hem de adı kötü doktora çıkar. O nedenle zararının en az 
olduğunu tahmin ettiği semptom, yani hastalığın belirtilerini giderici ilaçlar verir bebeğe. Günümüz doktorlarının 
hastalığı tedavi etmek yerine, tetkik sonuçlarına karşılık sadece ilaç yazdıklarını sadece ben değil, doktorların 
bizatihi kendileri söylüyorlar:http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2013/01/18/etibba-diyor-ki/17449/

Anne, bebeğe bu ilaçları kullanınca kendisini her şeye muktedir hisseder. O kadar ki çoğunlukla 1-2 hastalıktan sonra bebeği doktora götürmeye bile gerek kalmaz. Zaten her anne, her semptomu yok edecek ilacı bilir artık. Ateşi düşürmek için hangi ilaç, kaç saatte bir kullanılmalı; hangi ilaç öksürüğü keser, hangi ilaç balgam atmayı 
kolaylaştırır.

Ama sorun şudur ki, hastalığın semptomlarının giderilmesi, hastalığın bittiği anlamına gelmez. Yani çocuk artık öksürmüyor diye, içindeki mikrobu attığı ve hastalığı sonlandırdığı düşünülmemelidir. Sadece ilaçlar 
nedeniyle öksürememektedir.

Vücuda bir mikrop girince insan vücudunun çok az savaşma yöntemi vardır:
  • Vücut ısısını yükselterek mikropları öldürür.
  • Boğaza yerleşen mikropları öksürerek vücuttan dışarı atmaya çalışır.
  • Akciğere ya da nefes borusuna yerleşen mikropları balgam üreterek atmaya çalışır.
  • Burna, genze yerleşen mikropları sümük salgılayarak vücuttan atmaya çalışır.
E, şimdi biz kendi kendisine iyileşmeye, mikropları öldürüp kendisinden uzaklaştırmaya
 çalışan vücudun tüm bu savunma yollarını kesersek, bu vücut mikropları nasıl öldürecek? 

İşte bu nedenle ben ilaç vermiyorum. Onun bünyesi sapasağlam. Bu da ona en büyük hediyedir. 

Bu hediyenin kıymetini biliyorum ve bağışıklığını ellerim ile güçsüzleştirmek istemiyorum. 
Atlattığı her gripten sonra biliyorum ki artık o virüse ve türevlerine karşı bağışıklığı var ve
 bir daha aynı tür virüsle karşılaştığında hasta olmayacak. 


Oğlum  hastalandığında sadece rahatlatmak adına şunları yapıyorum:
  • İstediği kadar, kuralsız emziriyorum. Özellikle hastalığı benden kapmışsa, benim vücudumda hastalığa karşı oluşan antikorlar, süt yolu ile  geçip, doğal bir ilaç vazifesi görüyorlar.
  • Yemek yemek istemezse, asla zorlamıyorum (Hasta olan hiçbir canlı yemek yemez. Zira bünye hazım için enerji harcamak istemez; tüm enerjisini mikroplarla savaşmaya harcamak ister. Ayrıca orucun, yani yemek yememenin hastalık iyileştirici etkisi olduğu da savunulmaktadı
  • Sık sık banyoya sokuyorum. Ben kendim de banyo yapmadan iyileşemem. Ilık banyo vücudu rahatlatır. Ayrıca terle birlikte atılan atıkları da suyla birlikte vücuttan uzaklaştırmak gerekir. Eğer Kafadan aşağı su döktükçe sinüsleri boşalıyor, sümük salgısıyla beraber mikroplar da atılıyor ve burnu açılıp, rahat nefes aldığı için çok daha rahat uyuyor. Burnu açık olduğunda, öksürüğü de azalıyor. Ayrıca su, vücuttaki elektriği de atar. Zaten hasta olsun olmasın, gece yatmadan önce, ya duş aldırırım, ya da ellerini, ayaklarını ve yüzünü yıkarım. Kendim de bu şekilde yıkanırım. Çünkü vücuttaki elektrik en çok sivri, uç bölgelerde birikir. Suyla elektriği atınca, insan rahatlıyor, gevşiyor, uyuması kolaylaşıyor...
  • Burnunu açık tutmaya çalışıyorum. Geceleri başucuna keşilmiş 1 soğan koyuyorum.
  • Bol bol sıvı teklif ediyorum. Teklif var, ısrar yok! Sürekli yanında su, portakal suyu, ballı bitki çayları, ayran, kefir vs içiyorum. Ona da küçük bardaklarda teklif ediyorum.
  • Soğuk buhar makinesi ile odayı sürekli nemlendiriyorum. 
  • Üstüne hafif ve rahat kıyafetler giydiriyorum. Soğuk kış günlerinde bile bol penyeler giydiriyorum. Annelerimizden kalma bir alışkanlık ile terlersek iyileşeceğimizi sanırız. Oysa terlediğimiz için iyileşmeyiz, bilakis iyileştiğimiz için terleriz. Yani vücut ısısı yüksekse, ateş düşünce vücut da terler. O nedenle doğal olarak terlemediğimiz sürece, zorla, sıkı sıkı sararak terlemenin hiçbir anlamı yoktur, vücudu boş yere yorar.
  • Dışarıya çıkartıyorum. Oksijen hastalıkların iyileşmesini hızlandırıyor. Soğuk hava tıkalı burnu açıyor. Nasıl yapıyor, tam emin değilim ama sanırım soğuk hava kılcal damarların büzülmesine neden oluyor, yani viksin ya da okaliptüs yağının yaptığı etki gibi bir etki yaparak tıkalı burnu açıyor. Ayrıca herkes bilir ki sıcak havada burun daha çok akar, soğukta burnun akması durur. Daralan nefesi de açar serin hava. Ayrıca Güneş, yani D vitamini de hastalıkların iyileşmesinde etkilidir. Son olarak yazın denize girmesini de teşvik ederim. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

2 yorum:

  1. Ilac kullanima bende cok taraftar degilim, cogu zamanda ilac almadan hastaliklari atlatmaya calisiyorum. Gercekten yazdiklarinizin hepsi o kadar dogru ki, ozellikle de cocuklar icin super bir konudan bahsetmissiniz.
    Emeginize saglik, cok tesekkurler :)

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim çok tatlısın

    YanıtlaSil